12 Mayıs 2016 Perşembe

YUNUS EMRE'NİN DERGAHTAN AYRILMASI:

Yunus, şeyhi Tapduk Emre’ye gönülden bağlıdır. O erişmek istediği  hedefte ümidini önce Allah’a sonra şeyhine bağlamıştır. Ancak yıllar geçip, herkesten farklı bir terbiyeden geçip hala hiç ilerleme kaydetmediğini düşünen, zanneden Yunus da bu kırgınlığını şeyhi Tapduk Emre’ye yansıtır.






Buna göre dergahtan yukarıda bahsedilen gerekçelerle uzaklaşan Yunus, 
“Biz yol şaşırmış iki abdalız. Nereye gideceğiz, nereye gidilir bilmeyiz. Allah eğleştirmesin, şunda eğleştik kaldık!” diyen iki kişiye tesadüf eder ve “Desenize bencileyin iki âşık oldunuz.” karşılığını verdiği abdalların birlikte konaklama teklifini kabul eder. Burada Yunus’un ağzından dervişliğe dair söylediği görüşler önemlidir. “Derviş halk içinde ama onlardan ayrı olmalı; dışta halk ile iken içte Hak ile olmalıdır. Halvette iken uzleti yaşamalı, yerde iken gökte gezinmeli, ihtişamda iken garip olmalıdır.”





Yunus karşılaştığı bu dervişlerin fikirleri ve yaptıkları sonucunda “Yıllardır Tapduk kapısında oyalanacağıma şu mağaraya gelseymişim.”  diyerek üzülür.İstediği şey, şeyhinden üstün bulduğu bu iki abdalla kendisini yeniden bulmaktır. Abdallarla geçirdiği iki akşam boyunca ettikleri dualarla bu iki kişi birer sofra donatırlar. Üçüncü gün sıra Yunus’a gelir ve kendisinin farkında olmadan, endişeyle dua eden Yunus şunları söyler: “Yücelerden yüce Tanrım, ululardan ulu Allah! Bu dervişler sana yakarırken her kimin yüzü suyu hürmetine dua ettilerse sen o kulunun yüzü suyuna beni bunların arasında mahcup etme İlahi!” Bu sözlerden sonra Yunus dervişlerin şaşkınlıklarını duyar ki gelen sofra önceki iki akşamki ile kıyaslanamayacak kadar zengindir. Yunus’un kendini bilmesi tam da bu sırada mümkün olur çünkü abdallar Yunus’un kimin hatrına dua ettiğini öğrenmek isterler. Bunun üzerine Yunus da onlara aynı soruyu sorar. “Biz, Tapduk Emre’nin kapısında yıllar yılı odun taşıyan bir Yunus vardır, onun hürmetine diye dua eder, isteriz. Çok şükür her gün bize nimet gelir.” cevabını alan Yunus pişman olur. Kendine geldikçe pişmalığı ona her şeyi unutturur. “Kırk gün susuzluk içinde su taşırken yunup arınarak makamlardan makamlar aşmış, yıllar yılı titreyerek odun getirdiğim vakit od ile yanarak halden hale yükselmişim de haberim yokmuş. Meğer Tapduk Sultanım bu fakiri sessiz sedasız doldurmuş da farkına varmamışım.” Diyen Yunus, yine de gerçeği gösterdiği için Allah’a şükreder. Bunun devamında ise bir pişmanlık ve tövbe süreci başlar. Ve bu süreçte Yunus artık içindeki odu, aşk odunu fark eder; bu od onu hiçbir zamankine benzemeyen bir şekilde yakar.

1 yorum:

  1. Gerçek olsa da olmasa da bu kadar güzel bir öyküye ancak teşekkür ederim.⚡
    Hep merak etmiştim🤔 Kendi kendime, Taptuk Emre'ye düzgün olan odunları seçip taşıyan Yunus neden bir gün arasında hocasının beğenmediği odunu getirmiş diye hep merakla sormuşumdur...

    YanıtlaSil