Özet:
Bilge, kelime anlamı itibarıyla bilgili, iyi ahlaklı, olgun ve örnek kimse şeklinde
tanımlanır. Bu bakımdan oldukça geniş kişi kadrolarıyla içi doldurulabilecek olan bu kavram,
“Türk Dünyası Bilgeleri” şeklinde sınırlandırıldığında, genellikle evrensel olanı
kucaklayabilmiş, Türk kültür varlığını bilgeliğinin eserleri ile zenginleştirmiş, halka mal
olmuş isimler ilk akla gelenlerdir. Yüklendikleri aydın vazifesiyle birer yol açıcı olan bilgeler,
her toplumda ve her zamanda halklar tarafından sahiplenilir. Hayatları etrafında menkıbeler
oluşur, eserleri dilden dile aktarılır. Modern zamanlarda bu aktarım ve sahiplenme, biçim
değiştirir. Bilimsel, akademik araştırmaların yanı sıra söz konusu bilgeler sanatın pek çok
dalından eserlerle geniş kitlelere aktarılır. Böylece yıllar ve hatta asırlar evvelinden başlayan
bilgelik ve aydınlık vazifesi hâlihazırda devam eder. Yunus Emre, söz konusu bilgeler
arasında en çok tanınan, eserleri en çok bilinenlerdendir. Hal böyle olunca, Yunus’un hayat
hikâyesi de eserleri kadar ilgi çeker. Halkın içinden çıkmış ve asırlar sonrasında bile halkın
bağrına bastığı bilge Yunus’un hayatı sinemada, tiyatroda, şiirde, romanda yeniden
kurgulanır; temeli sevgi olan benliği yeniden inşa edilir. Çalışmamız, Yunus Emre’nin hayat
hikâyesi etrafında oluşan “Od” adlı romanda, Yunus’un bilgeliğinin izlerini sürmeyi; onu bir
halk bilgesi yapan nitelikleri, kimliğinin kurgusal düzlemde yeniden inşasını araştırmayı
amaçlamaktadır. Tüm dünyada halk kahramanları veya bilgeler bugünün bakış açısı ve dili ile
sanat eserlerinde yeniden kurgulanmış; bu çalışmalar kuşkusuz bilgelerin ve fikirlerinin
bilinirliğini de arttırmıştır. Çalışmamız ile Türk edebiyatında bu rolü üstlenmiş eserlerden
birinin yerinin aydınlatılması da umulmaktadır.
Anahtar Kelimeler: Yunus Emre, Od, bilge, roman, Türk edebiyatı.
İskender Pala tarafından kaleme alınan “Od - Bir Yunus Romanı” en genel ifadeyle
Yunus Emre’nin hayatını ve onu “Bizim Yunus” yapan aşamaları anlatır. Romanda olay
örgüsü üç anlatıcı tarafından aktarılır. Bu üç anlatıcıdan Molla Kasım merkezdir; diğer iki kişi
hikâyeyi ona anlatır gibidir. Yunus Emre, Molla Kasım ve Samuel
(İsmail)’in, yani kahramanların bakışından olayların nakledilmesi, olay, durum ve kişilere çok
katmanlı bir bakışı beraberinde getirmiştir. Bilhassa kurgusal Yunus Emre karakterinin
ağzından, Yunus’un halk anlatıları, menkıbeler ve velayetnamelerle bir araya getirilen hayat
hikâyesinin anlatılması dikkate değerdir. Yunus Emre’nin hem romanın başkişisi hem de
anlatıcısı olması onu kurgusal düzlemde daha canlı, daha ilgi çekici bir karakter yapar zira
okuyucu onun hikâyesini bizzat onun ağzından, onun bakış açısından dinlemektedir. Kendi
kendini anlatan bir karakter olarak kurgulanan Yunus, üçüncü bir şahsın anlatımı ile tanıtılan
Yunus’tan daha canlıdır çünkü bu yolla okura hem Yunus’un hayatı ve fikirleri hem de üslubu
ve benlik algısı yansıtılmış olur.
Yunus Emre’nin hayat hikâyesi kesin olarak bilinmez, hatta bu ifade Yunus’la ilgili
yapılmış hemen hemen tüm çalışmalarda değişmeksizin kullanılır. Yunus’un hayatı ile ilgili
yapılan çalışmalar, ana hatları ile tutarlı olsa da Tapduk Emre’nin gerçekten yaşayıp
yaşamadığından Yunus’un ümmi olup olmadığına, Yunus’un yaşadığı köyden şiirlerine kadar
delillere dayanan ve birliğe varılan görüşlerden söz etmek mümkün değildir. Ancak Yunus’un
menkıbevi hayatı, halk anlatılarında da velayetnamelerde de çok farklılık göstermez.
Bir edebi tür olarak romanın başlıca vasıflarından biri kurmaca oluşudur. Tüm sanat
eserlerinde olduğu gibi romanda da sanatkâr gerçeği olduğu gibi yansıtmak zorunda değildir.
Edebi eserlerin konusu gerçek olay ve kişilerden alınabilir fakat bunlar estetik bir anlatı
oluştururken yeniden kurgulanır. Dolayısıyla bu çalışmada ele alınan “Od”un da gerçeği dile
getirme, Yunus’un hayat hikâyesini belgelendirme gibi bir gayesi ve görevinin olmadığı
yeterince açıktır.
Yunus, temelini sevgiden alan dünya görüşünün yanında, kullandığı dil ile de halkın
içinden ve halka mal olmuş bir bilge kişidir. Esasen Anadolu’nun gerçek fatihleri Anadolu
köylüsünün yanı başında oturmayı kabul etmiş olanlardır. Yunus da
bu fatihlerden biridir. Yunus’un halk tarafından böylesine benimsenmesi, belgelere dayalı bir
hayat hikâyesi veya eksiksiz ve tartışmasız bir divan bırakmamıştır belki ama asırlar boyunca
dilden dile anlatılacak menkıbevi bir hayat hikâyesi ile onu, düşüncesinin özü sevgi ile
anmayı ve anlamayı sağlamıştır. “Od” da ağırlıklı olarak, kaynaktan kaynağa pek az
değişiklik gösteren bu menkıbevi hayat çizgisi esas alınarak olay örgüsü oluşturulmuş bir
romandır. Bu bakımdan romanın incelenmesi ile hem Yunus’un halk tarafından kurgulanan
hayat hikâyesine hem de çağımızda bir başkişi ve anlatıcı olarak bu anlatılar üzerinden
yeniden kurgulanan Yunus’a dair izleri sürmek mümkün hale gelir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder