12 Mayıs 2016 Perşembe

YUNUS EMRE'NİN ŞEYH OLMASI:




Aslında Yunus, Mevlana ile karşılaştığından ve onun tarafından yeteneği ve isteği fark edilip karşılıklı şiir söyledikten sonra bilhassa Tapduk dergâhına yeniden kabul edildiğinden beri kendini durduramaz şekilde zihninden şiirler söylemektedir. Ancak bundan sıyrılmaya çalışır çünkü Tapduk sultanı onun tüm iddialardan sıyrılmasını istemektedir. Dergahta hikmetler, nutuklar, demeler söyleyen Yunus-ı Gûyende adlı bir derviş de vardır. Pek çok Yunus divanının olması ya da pek çok dizenin Yunus’a atfedilmesi gibi hakiki durumların bir izi olarak değerlendirilebilecek bu hadise Yunus’un şair olma sürecine eşlik eder. Dergaha Horasan erenlerinden kırk pirin geldiği bir akşam Tapduk Emre’nin
“Haydi Yunus, vakit tamam oldu, o hazinenin kilidini açtık, nasibini alıverdin, sen söyle! Bu mecliste sohbeti sen eyle. Hünkar varlığının nefesi yerine gelsin.”  demesi üzerine Yunus, herkesin gönlüne işleyen şiirlerini söylemeye başlar. Bu şiirler Gûyende tarafından kayda geçirilir. Yunus, o gecenin anlamını “ O gece ulu divan olduğunu, kırklar meclisi kurulduğunu ertesi gün kendime geldiğimde anladım.” der. Bu ziyarette ortaya çıkan iki hakikat daha vardır. Bunlardan biri, Yunus’un bir alp eren olan dedesi Taybuga’nın, onun bir gün bu eşiğe geleceğini kırk yıl önce söylemiş olmasıdır. Diğeri ise yıllar önceki karşılaşmalarında Mevlana’nın Yunus için “Sufilik yolunda hangi makama erişmişsem, şu Türkmen kocası Yunus’un ayak izini orada gördüm.” dediğinin Faruk Çelebi tarafından nakledilmesidir. Bu asli olayların ardından Tapduk Emre Yunus’a artık kemale erdiğini, şeyh Yunus olduğunu, bir posta iki aslan sığmayacağını, gidip gönül Kâbe’sini başka yerde kurmasını söyleyerek Yunus’a Hakk’ı bulduğunu bildirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder