YUNUS EMRE'NİN ŞEYH OLMASI:
Aslında
Yunus, Mevlana ile karşılaştığından ve onun tarafından yeteneği ve isteği fark edilip karşılıklı şiir
söyledikten sonra bilhassa Tapduk dergâhına yeniden kabul edildiğinden beri kendini
durduramaz şekilde zihninden şiirler söylemektedir. Ancak bundan sıyrılmaya çalışır çünkü Tapduk sultanı onun tüm iddialardan sıyrılmasını istemektedir. Dergahta hikmetler, nutuklar,
demeler söyleyen Yunus-ı Gûyende adlı bir derviş de vardır. Pek çok Yunus divanının olması
ya da pek çok dizenin Yunus’a atfedilmesi gibi hakiki durumların bir izi olarak
değerlendirilebilecek bu hadise Yunus’un şair olma sürecine eşlik eder. Dergaha Horasan
erenlerinden kırk pirin geldiği bir akşam Tapduk Emre’nin “Haydi Yunus, vakit tamam oldu,
o hazinenin kilidini açtık, nasibini alıverdin, sen söyle! Bu mecliste sohbeti sen eyle. Hünkar
varlığının nefesi yerine gelsin.” demesi üzerine Yunus, herkesin gönlüne işleyen
şiirlerini söylemeye başlar. Bu şiirler Gûyende tarafından kayda geçirilir. Yunus, o gecenin
anlamını “ O gece ulu divan olduğunu, kırklar meclisi kurulduğunu ertesi gün kendime
geldiğimde anladım.” der. Bu ziyarette ortaya çıkan iki hakikat daha vardır.
Bunlardan biri, Yunus’un bir alp eren olan dedesi Taybuga’nın, onun bir gün bu eşiğe
geleceğini kırk yıl önce söylemiş olmasıdır. Diğeri ise yıllar önceki karşılaşmalarında
Mevlana’nın Yunus için “Sufilik yolunda hangi makama erişmişsem, şu Türkmen kocası
Yunus’un ayak izini orada gördüm.” dediğinin Faruk Çelebi tarafından nakledilmesidir. Bu
asli olayların ardından Tapduk Emre Yunus’a artık kemale erdiğini, şeyh Yunus olduğunu, bir
posta iki aslan sığmayacağını, gidip gönül Kâbe’sini başka yerde kurmasını söyleyerek
Yunus’a Hakk’ı bulduğunu bildirir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder